Sevgili kardeşim, böylesine değerli bir ibadetin kime nasip olacağı konusu gerçekten çok derin ve manevi bir meseledir. Allah Teâlâ, Kuran-ı Kerim’de birçok yerde namazın öneminden bahseder ve müminlere namazı dosdoğru kılmalarını emreder. Ancak namaz kılmak, sadece fiziksel bir hareketten ibaret değil, aynı zamanda kalben ve ruhen de Allah’a yönelmektir. Nitekim Allah, “Benim yoluma çağıran, salih amel işleyen ve: ‘Ben Müslümanlardanım’ diyen kimse daha hayırlıdır” (Fussilet, 41:33) ayetiyle müminlerin bu yoldaki samimi çabalarını övmektedir.
Rabbimizin rahmeti sonsuzdur. Kimi zaman, belki de hiç beklemediğimiz bir an, bir yerde veya bir durumda, kalbimizde namaza karşı bir özlem, bir hasret duyarız. Bu, Allah’ın bir daveti, bir lütfudur. İşte bu anlarda kalbimizde oluşan bu duygu, Rabbimizin bizlere namazı nasip ettiğinin bir işaretidir. Öte yandan, namaz kılmamanın veya namazı terk etmenin de çeşitli sebepleri olabilir. Bazen dünyevi meşguliyetler, bazen nefsin arzuları, bazen de şeytanın vesveseleri bizi namazdan alıkoyabilir. Ancak unutmamalıyız ki, Allah’a samimi bir şekilde tövbe edip, namaza yönelmek isteyen herkese kapıları sonuna kadar açıktır.
Sonuç olarak, Allah kimlere namaz kılmayı nasip eder sorusuna şöyle cevap verebiliriz: Rabbimiz, ona samimi bir kalple yönelen, namazın değerini bilen ve bu ibadeti yerine getirmek için içten bir arzu duyan herkese namazı nasip eder.